04 May 2009

Neşeli Başlayalım İstedim


14 comments:

  1. Kral'dan imza almak :) o kucuk cocugun yerinde olmak isterdim, hayati boyunca anlatacagi en tatli ve en onemli anisi olacak belki de "Elvis imza atabilmek icin kafami kullandi hahaha" diye :)))

    ReplyDelete
  2. En son ne zaman bir yıldızın, binlerce hayranı olan bir yıldızın, böyle bisikletli bir fotoğrafını gördüğümü hatırlamaya çalıştım. Hatırlayamadım...

    ReplyDelete
  3. Politikacıların halkın arasına karışmak için verdikleri sahte pozlar kadar kuşku uyandırıcı bir mütevazilik örneği olmuş bisikletli Elvis. Ama bir yandan da o kadar doğal ki, insanın yüzüne büyük bir tebessümü oturturuveriyor.

    ReplyDelete
  4. Eteği çiçekli kızın, "duşmesin" der gibi bisikleti ucundan tutması, ileride abartılarak anlatılacak bir anı olmak uzere...

    ReplyDelete
  5. Dünyaca ünlü bir yıldızın bisikletle sokaklarda dolaşması, gömleğini neredeyse dirseğine kadar sıyırması, hele ki günümüz şartlarında pek de rastlananan bir durum olmasa gerek. Nedense, kendini ünlü zannedenlerin -genellikle- kasıla kasıla sokaklarda yürüdüğü, bırakalım bisikletle samimice gezmeyi, lüks arabalarla dolaşmanın marifet sayıldığı bir dünyada yaşıyoruz maalesef.
    O kadar sıcak ki bu fotoğraf, nedeni de bu bisiklet bence. Şayet Elvis, bisiklette değil de son model bir arabanın içinde aynı insanlarla karşılaşsaydı fotoğraf bu kadar sıcak ve içten olamazdı. Zaten öyle olsaydı imzayı çocuğun kafasında değil de direksyonun üzerinde atıyor olurdu herhalde. Aslında bunlar da bir yana, Elvis arabanın içinde olsaydı o insanlar da onu farketmezlerdi ya, neyse işte..

    ReplyDelete
  6. imza vermenin sıradanlaşmadığı, verenin de isteyen kadar heyecanladığı günler... belki de kralı kral yapan bu mütevaziliği ve geldiği yeri unutmaması, insanlara yabancılaşmamasıdır.

    ReplyDelete
  7. Herkesi gülümserken görmek çok güzel..
    İnsanların aynı şeyi isteyerek biraraya geldiği o harika anlardan biri gibi yansımış..
    Sevmek ve sevilmek..

    ReplyDelete
  8. Kabarık etekler, gece bigudiyle sarılmış saçlar, Grease havası esiyor fotografta.. :)
    Çocuk ise çok tatlı..Lakin imzayı isteyen ablalar ise çocuk fena kullanılıyor :)

    ReplyDelete
  9. Eski güzel zamanlar...kağıda dokunduğumuz, kalemi elimize aldığımız, yazdığımız, çizdiğimiz, karaladığımız, kağıdı buruşturup attığımız, sonra yine yazdığımız,kağıdın üzerindeki dağılan mürekkepten ağladığımız anlaşılan, kimi zaman dudaklarımıza kırmızı bir ruj sürüp hasret ve sevgiyle o kağıdı öptüğümüz, bazen üzerine parfümümüzü sıktığımız, pulu yalayıp zarfa yapıştırdığımız, üzerine adresi giderek yamulan bir elyazısıyla yazdığımız, eve girerken heyecanla posta kutusuna baktığımız zamanlarda atılmış bu hatıra imza. Daha bu kadar çok tuş yokken hayatımızda, her gün gözlerimizi bir ekrana dikmezken, postalar daha 'e-mail' değilken, duygularımızı ikonlarla ifade etmezken, CTRL+ALT+DEL hayat kurtarmazken daha, elektronik imzaların icad edilmediği bir zamanda istemiş kızlar bu imzayı. Belki de bu yüzden bir sıcaklık ve içtenlik akıyor fotoğraftan bize doğru, kim bilir...

    ReplyDelete
  10. "ün denen şeyin kanatları temiz değildir."
    ingeborg bachmann.

    ReplyDelete
  11. Altı-yedi yaşlarındayken annem beni semtimizin gazinosunda kadınlar matinesine götürürdü. Bir defasında ben kendimce göbek dansımı icra etmekteyken kadınlar arasında hallice bir şöhreti olan ve aynı zamanda o günün sanatçısı Kartal Kaan beni fark etmeyip bir kalça darbesiyle yere düşürmüş. Bildiğim kadarıyla Kartal Kaan bu elem olayın hiç farkına varmamış ve bugün sorsanız yine farkında değildir. O tarihten beri annem bu olayı her türlü sosyal toplanmada etrafından ziyade kendini neşelendirmek maksadıyla ve kahkahalarla anlatır, bizlerse kim olduğunu hatırlamakta zorlandığımız Kartal Kaan'ı düzenli sıklıklarla anmış oluruz. Diyeceğim o ki, ne garip şu meşhurlarla ilişkimiz. Şöhretin simi üstümüze bir kalça darbesiyle dahi bulaşsa hoşumuza gidiyor.

    ReplyDelete
  12. Elvis'le kimin bir ucundan iliskisi yoktur ki?... Benim icin babamin gayet de guzel soyledigi sarkilarla bir masumiyet timsalidir. Zamanla arkasindaki sirri bozulmus masumiyetimizi gosteren aynanin ne var ki.
    ELVIS diye bir filmde izlemistim ve olabilecek en iyi sekilde anlatilmis abi'nin hayati. Tipik bir Midwest'li yani sozune sadik, mert bir tasra delikanlisi Allah vergisi yetenegini somurenlerin elinde oyuncak olmus ve kaybettigi masumiyetinin pesinde giderken cok mutsuz bir adam olarak icki ve uyusturucu karisimindan olmus. Yapmak istediklerini kendisini altin yumurtlayan tavuk olarak gorenlerin elinde yitirmis ve de bilincli de bir adam olmadigi icin kendi de yitmis. Oysa bir adamin kalca sallamasinin yasaklanmasiyla serce parmaginin ucu ile erotik olmasi sevdigi isten ilahi bir zevk alan adamin tanrisalligi ile mumkun olur ancak. Ha ne var ki ilerici Amerikalilar siyah haklar hareketine destek vermedi diye de elestirir adami cok, statukocu oldugu dogru olsa da haksiz bir elestiridir bence. Degerlerine kurban gitmis Elvis'i yine de sevelim ki Memphis'te Beale Street'e gittigimde haci olmus gibi saydim kendimi ben :)

    ReplyDelete
  13. Tarkan'ın da New York sokaklarında bu şekilde bisikletle gezdiği söylenirdi. O dünyaya açılma planları yaparken, sanırım dünyaya açıldıktan sonrada böyle kalabilmek zor iş. Fotoğraf bana bir film karesi hissiyatı verdi. Hazırlan Marty, geleceğe gidiyoruz havasında..Şahane.

    ReplyDelete