05 May 2009

Zorunlu Bir Hatırlatma

Daha öncede söylediğim gibi canımın içi, fotoğraftakileri insanları konuşturmaya dayanan, fotoğraftakilere diyalog yazmak şeklinde olan yorumları yayınlamıyorum. İşin kolayına kaçmayalım diye. Birkaç gündür bazı yorumları bu yüzden yayınlamadım. Biliyorum daha iyisini yapabilirsin!
Bugünkü fotoğrafımız Özgür Baykal'ın Kari Tecav/Nereye Gidiyim ? adlı serisinden...


15 comments:

  1. .......cansız da olsa hep bana canlı gerçek gibi gelir. Sakatatçılarda ki kelleye bile bakamam..korkunç..:(

    ReplyDelete
  2. günümüzde de herkes böyle donuk mu bakıyor? belkide bizleri korkutan budur...

    ReplyDelete
  3. Hava soguk gibi bu fotografta; ayaklari usumustur diye dusundum ilk.. Bir de soldaki duvar pembe ya, orda daha cok manken varmis, daha dogrusu mankenden kalanlar, kollar, bacaklar, eller veya sadece govdeler kolsuz bacaksiz... simdi bir de kafa geldi aralarina.... kendine gore bir sahne hazirliyormus bulduklariyla gibi...

    ReplyDelete
  4. "Bir mavi yuzuk vardı parmağımda... Keşke elimi bulabilsem...."

    ReplyDelete
  5. nereden nereye... güzel bir vitrinde şık kıyafetleri sergileyeceğini düşünürken cinayete kurban gitmiş. Arkadaşım şeytan filmindekinin tersi... herkesi her zaman mutlu sonlar beklemiyor....

    ReplyDelete
  6. Yolda buldum onu , sonra benim arkadaşam oldu kardeşim oldu, ve emin olun hepinizden, hepimizden bile daha gerçekçiydi onun dostluğu...

    sessizdi, suskundu. beni dinlerdi , bazen anlattıklarımın hüznüne dayanamaz iç çekerdi. bir gün baktım donuklaştı, daha bir içine kapandı, zorla anlattırmaya çalıştım, ne derdin var anlat, anlat diye üstüne gittim.

    Anlatmadı.

    Bende kafasını kopardım. Yanımda rahat taşırım artık.

    ReplyDelete
  7. uzuuun bi proje gecesi..
    ardından tuvaletteyim.. sigara içiyorum, gözlerim yanıyo, karnım aç.. kahve istiyorum.. kendime bakıyorum dumanımı üflerken.. korkuncum simsiyah gözlerimin altı..

    - Günaydın (yorgunum ama gülümseyebiliyorum hala)
    -Günaydın Özge..
    -Naaptın yetişti mi?
    -Oldu gibi.. ama seni öldürmek istiyorum..
    (sadece günaydım demiştim ve beni ÖLDÜRMEK İSTEDİĞİNİ söyledi.. anlamadım.. uzun bi sessizlik..)
    -Neden R****? Alemsin yahu (gülümsüyorum hala ama yok bi terslik var harbiden kafasına koymuş gibi, kaldıki sevdiğim bi kızcağız daha önce de nice uykusuz proje gecesi geçirdik birlikte, stüdyoda, evde.. ANLAMIYORUM)
    sessizlik iyiden iyiye çöküyo,son kırıntılar derz aralarında ölüyo.. ve ben beni öldürmek isteyen bi hatunla birlikteyim koca okulun küçücük tuvaletinde..

    Duruyo.. Bekliyo.. Bakıyo.. ve konuşuyo..

    -SEN İNSAN KAFASI NE KADAR AĞIRDIR BİLİYO MUSUN?

    (anlamaya çalışıyorum.. olmuyo.. Azeri arkadaşım sabah okula giderken kapısının önünde bulduğu bi kesik başı kaldırmak zorunda kalmış.. 90'ların başı sanırım. yani ilkokuldayken..)

    ReplyDelete
  8. Başını kesmeleri düşüncelerinin akmasına engel olabilir mi?

    ReplyDelete
  9. Kurban bayramlarinda bizim koyde kasaplar ev ev dolasir, kucukbas buyukbas ne bulurlarsa keser daha sonra bas kisimlarini alir giderlerdi.
    Goruntu buna benzemekte.
    Bir yandan Conan filmini de andirmiyor degil. Terlikli Conan..

    ReplyDelete
  10. megaloman mıyım acaba;
    bazen, yok yok çoğu zaman, çevremdeki insanları böyle görüyorum; ifadesiz yüzlerine ellerine almışlar, amaçsız dolanıyorlar dünyada gibi...
    "bir ben miyim perişan
    gecenin karanlığında
    yosun tuttu gözlerim
    yalnızlar rıhtımında"
    diyor bir şarkı
    ben de tam da böyle hissederken...
    oysa ben burjuva düşlerimle avunurken
    birden canım yanıyor
    bir yerlerde
    birileri üşüyor
    ben de başlıyorum üşümeye...

    ReplyDelete
  11. to be, or not to be, that is the question.

    ReplyDelete
  12. Tecavüz:
    Hücum etme, saldırma, saldırı, saldırış..
    Irza geçme..
    Başkasının hakkına el uzatma..
    Aşma, ötesine geçme (eski dil)..

    Hangimiz kişisel sınırları bazen aşmıyoruz ki izinsiz. İlla bedensel olmasına gerek var mı diye düşündüm..
    Bu yorumu yazmak biraz zor oldu, çünkü kendime de ucu dokunmuş oldu. Ama böyle işte..

    ReplyDelete
  13. Esquire dergisinin Türkiye edisyonunun 10. yıl sayısının kapağı için, Türkiye'de yayınlanan ilk sayısında "cansız mankenlerin üzerinde oturan ecnebi kadın" prodüksiyonun aynısını Hülya Avşar için yapmıştık. Onun için vitrin mannkencilerle irtibata geçip, bir sponsor bulup, depolarına gidip, oradan kullanmadıkları kol, bacak, kafa, gövde, vs. seçip, yeniden boyatmıştım. Bir de orjinal çekimdeki kadın sarışın olduğu için peruklar sarıydı, bizim peruklar da Hülya Avşar'ın saç rengine benzeyecek şekilde seçilmişti, ki bu çocuğun elindeki renge yakındı. Çekimden sonra fotoğraf stüdyosu kapandığı için de, o mankenlerle birlikte kapının önüne konmuş, beni alacak olan servisi beklemiştim. Az çekmedim...

    ReplyDelete
  14. yillarca once bir radyo dj'i mi anlatmisti yoksa onu dinlemis olan bir arkadasim mi anlatmisti hatirlamiyorum. Anadolu'da bir koyde bulunan Afrodit heykelinin munasip bir yerine delik acip koy halkinin abazan erkeklerinin def-i hacet gidermesini ve yakinlarda bulunan Zeus mu ne vs heykelinin de bu aci durumu ancak bos bakislarla karsiladigi ustunden gelisen, bir gazete haberinin oykulestirildigi traji-komedyayi. Eski Yunan eserleri ile dolu ulkemizde bizim Turan sizin Helen'e var ya... seklinde de bakilabilir tabii olaya. Oysa Turan ulkesi, cekirge surusu istilasindan gecmis gibi olursa ne oluruz. Valla ne olalim hala kimimiz orada kimimiz burada yerlesik hayata gecmemis gocebe topluluklar olarak devam ederiz. San Antonio'dan sevgiler desem ve atlayip atima gunesin batisina dogru gitsem dehh Ruzgar!

    ReplyDelete
  15. Büyüklerin işleriyle küçükten haşır neşir olan çocukların yüzünde keskin güzellikte bir bakış olur. İşbilirdir ama bilmiş değildir, hoşsohbettir ama boşboğaz değildir. Bu bakış beni bazen kendi hak edilmemiş yetişkinliğimden utandırır: tıpkı diğerleri gibi gözlerimi kaçırır, paramın üstünü aldığım gibi uzaklaşır, kaçışımdan utanırım.

    ReplyDelete