İlk gün için fena sayılmayacak bir katılımla ilk görseli geride bıraktık. Haber grubuna üye olanların yarısı ilk görsele yorum yazdılar... İkinci fotoğraf hemen aşağıda.
Önce ilk günün yorumlarından yola çıkarak ufak bir hatırlatma yapmak istiyorum: Bazı arkadaşlarımız benim de hayal ettiğim gibi, fotoğrafı görünce ne hissetiklerini, akıllarına neler geldiğini yazmışlar. Çok da iyi yapmışlar. Bazı arkadaşlarımız da fotoğrafın gösterdiği ile hissettirdiği arasında tercih haklarını daha çok gösterileni tanımlamak şeklinde kullanmış. İki gözüm, zaten herkesin gördüğü, kafasında farklı farklı anlamlar biçtiği fotoğrafın aslında ne olduğunu saptamaya ve anlatmaya çalışmakla yorma kendini. Fotoğrafları herkesin farklı gördüğü biliyorum ve bunu bir daha kanıtlamak inan kimsenin işine yaramaz. Onun yerine gördüğünün, sende uyandırdığı duygu ve düşünceleri bizimle paylaşsan daha keyifli olur. Yok yok kural koymadım, takdir senin. Biliyorum kervan yolda dizilir.
Hadi herkes hazırsa, başlayalım artık: (Oyunu yeni açan arkadaşlar, buradan başlasınlar: http://beslenmecantasioyunu.blogspot.com/2009/04/islevsel-olann-dsna-ckabilmek.html
15 April 2009
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
Bana çok büyük bir rahatlığı ve huzuru düşündürdü bu fotoğraf. O bayanın yerinde olmayı şuanda çok isterdim.
ReplyDeleteBelki de şuan düşündüklerim vize haftasının ortasında olmamdan kaynaklanıyor. Öyleyse ruh hali değiştikçe düşünceler de değişebilir :)
..teknik olarak güzel fotoğraf..ama kadın o sakin sularda hiç de rahat değil...sakin sularda süzüleceğine..sanki oksijen alabilmek için kendini zorluyor gibi..o da fotoğrafa gergin bir his vermiş...
ReplyDeletefoto süper ama çok yanıltıcı
ReplyDeletebu haliyle suda (ki bu bedenin bulunduğu dünya) hapsolmuş ama başını dışarı (ki bu ruhunun olmak istediği yer)çıkarmaya çalışan bi kadın;
foto tamamen ters çevrildiğinde ise özgürce uçan (bedenin özgürlüğü) ama başını karanlığa gömmeye çalışan kadın oluyo
her iki durumda da yüzünü hiç göremiyoruz ruhuyla bedeni birarada olamıyo
Buradaki hanım her ne kadar bacaklarını hafif hafif çırparak kafasını suyun dışında tutmak suretiyle solunumuna ve yaşamaya devam etse de fotoğrafın ilk aklıma getirdiği şey kotra sahibi zalim ve zengin sevgilisiyle özel bir günü kutladiklari esnada kavga edince adamin boğarak öldürüp kendisini sulara bıraktığı oldu. Önce ayakları suya girse de yavaş yavaş dibe doğru batacak, birkaç saniye sonra yüzünü de göreceğiz sanki. Ne zarif kadınmış, ölümü bile öyle olmuş, o beyaz tuvaletiyle kuğu gibiymiş, karbeyazmış ölümü, ağır ağır sulara gömülmüş diyeceğiz.
ReplyDelete"Fotografci karesini cekse de bedenimi asagida tutmaya calisirken, nefes almak icin kasmadan huzurla yatsam, bir de elbiseyi cikarabilsem" derdim ben obje olsaydim.. Yine de bardagin dolu tarafindan bakip is bitince huzurla suda suzulurken uyuyabilecegimi dusunup mutlu olurdum. Gunlerdir kucuk dalgalar uzerimde oynasip yarisirken, gunes icimi tatli tatli isitirken, denizde sirtustu yatip, kollarimi iki yana acip oylece kaldigimi ve getirecegi huzuru hayal ediyordum, bu fotograf bunlari getirdi aklima..
ReplyDeletebir yudum su, bir soluk hava
ReplyDeleteyaşamanın ve varlığın tek zorunlu gerçekliği,
kadın olmak, suda olmak, beyaz olmak ise
ancak onu anlamlı kılan ve güzelleştiren unsurlar olabilir.
şu an olmak istediğim yer burası, bu yüzden ilk bakışta gayet kıskandım kadını :)) hani su içinde kuş kadar hafifsinizdir, huzurdan başka bir şey de yoktur, ufakcık bir hareket su üstünde kalmanıza yeterli olur, süper bir his. Ama sonra kadının üstündeki beyaz kıyafet ölümü çağrıştırdı bana nedense, ölmek istiyor ama tam da karar verememiş gibi, aniden son bir nefes alıp kendini suyun dibine bırakıcakmış izlenimi var, huzursuz oldum biraz, gerilim filmi karesine benzettim, hoşuma gitmedi pek.
ReplyDeleteAklıma Melih Cevdet Anday'ın dizeleri geldi:
ReplyDelete"Ölümü hatırlatan ne var bu resimde?
Oysa hayattıyız hepimiz"
Daha önce görmüştüm bu kareyi ölüm anını ve arafı hatırlatmıştı bana.
ReplyDeleteYeni monte edilen sokak lambalarının yoğun sarı ışığının altında cadde kar altında gibi görünüyor. Oysa kuru bir ayaz var. Arabayı köprüye doğru sürüyorum. Etrafta kimsecikler yok. Olsa da fark etmez. Sakinim. Doğru şeyi yaptığımı düşündüğüm için değil, her şeyin kendiliğinden olmasına izin verdim. Kontrol etmeye çalışmıyorum artık. Kaderimin izini sürüyorum.
ReplyDeleteArabayı yolun kenarına çektim. Kıpırdamadan oturuyorum. Hüznün bu kadar boğucu olabildiğini unutmuşum. Hep kelebek kadar hafif ve gamsız olmayı ya da acıyı son damlasına kadar yaşamayı tercih ederim. Hüzün fazla soyut ve bulanık gelir, sıkılırım.
Dönüp arkama baktım. Masum ve huzurlu görünüyor. Uyuyor gibi. Ona bakıp bir şeylerin yanlış olduğunu düşünmek zor. Arabadan inip onu arka koltuktan alıyorum. Kucağımda hala sıcak. Köprünün korkuluklarına doğru yürüyorum. Vedalaşmak hüzünlü. Köprü çok yüksek değil. Yavaşça bırakıyorum. Beyaz etekleri havalanıyor.
Düşüşüm yavaş. Su yoğun, soğuk... Islak uzun eteklerim bacaklarıma dolanıyor. Tutunmaya çalışmıyorum. Kendini bırakmak güzel. Beyaz elbisemin suda bıraktığı dalgalı izi izliyorum. Bitti mi düşünüyorum.
Not: Kadehimi festivalde izlediğim tüm vasat filmlerin şerefine kaldırıyorum.
"ya dışındasındır çemberin ya da içinde yer alacaksın
ReplyDeletekendin içindeyken kafan dışındaysa....
çaresi yok sevgilim,
her akşam böyle içip kederlenip mutsuz olacaksın.
meyhane masalarında kahrolacaksın....."
yeni türkü
başka söze hacet yok.
Bana muhtesem bir sekilde huzur verdi bu fotograf.Yuzme sporuyla haşır neşir oldugum için olabilir.O bir iki saatlik nefes nefese yüzme-çırpınma arasında an gelir böyle ters dönerim suda, sanki güzel bir şarkıda Mayte Martin'in o cennetten çıkma sesini dinleyip kahve yudumluyormuşum gibi gelir. Kesinlikle huzur!
ReplyDeleteHani iyi filmler vardır... Kadın oyuncu çok guzeldir... Duru ve çarpıcı... Saatler suren bir -hiç makaj yokmuş makyajı-ndan sonra... Bu da öyle! Ölumse, bu nasıl ölum?
ReplyDeleteThis comment has been removed by the author.
ReplyDeleteThis comment has been removed by the author.
ReplyDeleteBir Yudum Nefes ..
ReplyDeleteYerçekimine bıraksam kendimi, huzurla yatar mıyım şu altımda boyluboyunca uzanan kayada yoksa suyun kaldırma kuvvetine güvenip biraz çabalasam hayatımın tüm yükünü çeken omuzlarım çıkar mı su yüzüne? Siz bana bakanlar, aldanmayın beyaz elbiseme, çok da huzurlu değilim hani. Ama öyle tatlı ki canım hesapsızca bırakamıyorum kendimi şu berrak suya. Batsam da eninde sonunda, son bir umut ellerimle iterim kendimi kayadan güç alıp, insanım en nihayetinde...
ReplyDeletefotoğraf sanki çekildikten sonra ters çevrilmiş gibi. ölüp de gökyüzüne yükselmeye benzer canlanıp suyun dibinden su yüzeyine çıkmış. tüm vücudu su altında olmasına rağmen yüzünün suyun üstünde kalması nefes almasını sağlıyor. ölümle hayat, suyla hava arasında sıkışmışlık hissi var, ne yüzüyor ne de batıyor...
ReplyDeletehepimizde olur ya bazen delişmen bir istek, gitmekle ilgili.. herşeyi bırakıp gitmek, nereye olduğunun bir önemi yok sadece gitmek.. bu gitmelerin en geri dönüşsüzü ölümü kafasında bi kez olsun kurmayan var mıdır bilmiyorum ama.. fotoğraftaki abla da o anlarından birinde sanki.. gitmek istiyor gibi , ama hepimize olduğu gibi aldığımız nefesi terk edip gidecek cesareti yok..kolların konumu ise sanki kontrolünden çıkmasından korkar gibi durumun.. olur da kendi isteği dışında nefesinden ayrı kalacak olursa son bir çabayla tutunabilmek için hayata.. benim algım der ki : bu foto ölümle hayat arasında ama hayata daha yakın .. hepimizde olduğu gibi..
ReplyDeleteNeydi düşlerimin kaynağı? Ya bana ilham veren, beni buraya getiren neydi? Aslında biliyor musun benim ilgilendiğim bunların cevapları da değildi. Derdim sorulara cevap aramak değil, cevabı sessiz olan sorular sorabilmekti. Sessizce, usul usul...
ReplyDeleteBiliyordum ki, çok derinlerde büyük bir istiridyenin içinde mavi bir inci vardı. Beni bekleyen,kımıldamadan. Onu görmüştüm düşlerimde. Beni beklediğini biliyordum. En azından öyle olmasını istiyorum. Çünkü ben onun için derinlerde vurgun yemeyi göze almışım. Beni beklemeli. Çok mu bencilim diye düşündüm bir an! Ama ben onun için vurgun yemeyi göze almışsam, o da beni derinlerde bir başıma bırakıp vurgunumu izlemeyi yeğlememeli. Beklemeli, sessiz sedasız...
Bu kadar kolay olacağını tahmin etmemiştim.İşte buradayım. Ve bir an, sadece bir an sonra onun yanında olacağım. Her şey ne kadar berrak. Zamansız. Mekansız.
Acaba şu anda biri elini uzatsa, geri dönecek kadar yürekli miyim? Ya da çıktığım yoldan geri dönmeli miyim? Hayır. Bu kadar huzurlu ve beni bekleyen bir yolum hiç olmamıştı. Bembeyaz ve saf. Hani dünyaya geldiğim an kadar çıplak...
Yavaşça kayıyorum gökten, topraktan, sudan. Düşüyorum tıpkı cemre gibi. Yanına geliyorum bütün sorularımı bırakıp sessiz. Kimsesiz. Usul usul...
Üşüyorum aslında...
ReplyDeleteYürüdüğünü, fotografı saat yönünde 90 derece çevirdiğimde gördüm kızı, üstübeyaz elbsesiyle stargate geçidinden geçmek üzereyken üstelik, fantastik. Üstübeyazına ne anlamlar yüklenir, kirlenir o zaman, bırakın beyaz kalsın elbisesi. 90 derecede yürüyerek geçitten geçmek üzereyken fotografçının açısına döndüm birden, farkettim; her gece aynı rüya, ölüme inat bir solukla, bir nefes onu yaşatan.
ReplyDeleteThis comment has been removed by the author.
ReplyDeleteThis comment has been removed by the author.
ReplyDeletedoga, insanoglunun kaybettiği huzuru geri vermiş.
ReplyDeletesessiz,tek kişilik bir vaftiz töreni.ölümden çok yeniden doğuş.affetmiş,arınmış,birleşmiş...
Mısır mitolojisinden bu çağrışım..
ReplyDeleteAdı Nut tanrıçamızın..
Gökyüzü Tanrıçası.
Gökyüzü olarak dünyanın üzerinde kemer gibi uzanmıştır tasfirlerde...
hayal gucune ne iyi gelir, yasamin agirlasmasi mi hafiflemesi mi?
ReplyDeletebilmiyorum. bildigim, zamanin hayal kurma yetisini korelttigi.
bu yuzden hangi platformda olursa olsun, dile gelen duslere gipta ile bakarken, gerceklerden ne kadar uzak oldugunu bilebilmenin sadece bize has bir ayricalik oldugu gizli ovuncu ile kendimizi bir sey saniyoruz. en kotusu de bu, insanin kendisini bir "sey" sanmasi...
oysa "hiclik" dusleri de pesi sira surukler...
ancak hiclik'in sularinda bogulma tehlikesi gecirenler duslerin anlamini en iyi bilirler, bu yuzden sadece onlar butun duslere katiksiz inanirlar...
kadraja giresigeliyor insanin...
gerçeği bir tek ben gördüm
ReplyDeleteama yanlışlıkla
...
artık
hiç
bir şey
güzel
el değmemiş
ve bakılmamış
kalamaz
ne kadar da kolaymış
hata yapmak,
yaşamak işte
bir an için
öylesine
nefes alıp vermek
istemek
ne gideBiLmeyi ne de kaLabiLmeyi beceRemeyiş...
ReplyDeletesuyun altından, o gizemli dünyadan kaçmaya çalışmak. bilinmezden kaçmak. halbuki saf beyazınla ne de çok yakışırdın suya...
ReplyDeleteÇok zarif ve bir o kadar da kontrollü. Kuğunun insan biçimini almış hali sanki...
ReplyDeleteYasayabilmek icin yuzunu disarida tutmak zorunda olmak ne kotu. Oysa ki asagisi ne kadar dingin ve huzurlu.
ReplyDeleteBir de cok guclu bi sekilde sanki ben de suyun icindeymisim gibi hissediyorum. Ya da bu fotograf benim su anda gercekten gorduklerimmis gibi... Oyle olunca da hem sinirlerim gevsiyo hem de o bayanin yerinde degil de yaninda oldugum icin seviniyorum.
Selvi boylu, anoreksik, ve victoria’s secret’in ‘saflik timsali ozel koleksiyonu’ndan alinmis beyaz geceligi olan kadin imgesi kadar soylu duygularimizi harekete geciren bir sey yok vallahi. Bu kadinimizin imgesi bogulsa oyle soylu bogulur, yuzse aman oyle metaforik yuzer ki ya siir yazasimiz, ya da bizim de soylu soylu bogulasimiz gelir.
ReplyDeleteBu kadinin kendisi hakkinda ise fikir ve duygu sahibi degilim.
ölümün estetik yüzünü görüyoruz burada. suyun altı ölüm, üstü yaşam ve suyun üzerinde hayata kontak yapan bir burun var. suyun altındaysa transa geçmiş bir güzel beden ki bizim dokunmak-seyretmek isteyeceğimiz kısım kesinlikle suyun altındaki kısım. sanki o asi burun da bağlı olduğu bedene uyum sağlasa her şey daha güzel olacakmış gibi...ya da bu sabah çok kötümserim:)
ReplyDeletekurallara uygun mu bilmiyorum ama foto bana direk bir şiiri çağrıştırdı, boş konuşmak yerine eklesem daha iyi olacak gibi...
Âheste çek kürekleri, mehtâb uyanmasın,
Bir âlemi hayâle dalan âb uyanmasın.
Âğuş'u nev-bahâr'da, hâbîdedir cihân;
Sürsün sabâh-ı haşr'e kadar, hâb uyanmasın.
Dursun bu mûsikî-i semâvî içinde sâz,
Leyl-i tarâb'da bir dahî mızrâb uyanmasın.
Ey gül, sükûtâ varmayı emr-eyle bülbüle,
Gülşen'de mest-ü zevk olan ahbâb uyanmasın.
Değmez Kemâl, uyanmaya ikmâl-i ömr içün,
Varsın bu uykudan dil-i bîtâb uyanmasın.
ne kadar derine ceksen de beni, nefes almaya var niyetim. karanliklara gomulurken bile bu dunyadan vazgecmeyecegim.
ReplyDeleteÜzerini çıkarma gereği bile duymadan sakincene kendini bırakıvermişlik ...Açığa doğru yüzdükçe, tüm yeryüzü sesleri senden uzaklaşır ve ohhh...kafa boşalır.Taa.. ki üşümeye başladığında kıyıya çıkma zorunluluğu doğana dek.
ReplyDeleteölümle yaşam arasındaki ince çizgide karar verememenin rahtsızlıgını yasarkenki rahatlık
ReplyDeletecok ilginc aslinda okudum butun yorumlari ve hemen herkes sozbirligi etmiscesine suyu olum ama huzur ve ustunu yasam ve fakat yasama tutunma olarak algilamis. Suyun icinde basladi hayat evrimcilere gore ve anne karninda suda yasadik uzun sure. Ustelik Hades'te karanlik bir sudan alip gotururmus yeraltindaki dunyasina. Ilginc aslinda hem korkarken isiksizliktan hem bu kadar cekmesi bizi bunun, huzur dolu olmasi...
ReplyDeleteAraf Hali
"...*Bu kurak cografya mi*
koyuyor icime
bu Kerbela halini
yoksa
kor belasi mi demeli
basimda bela duran
tuttugunu beceren
bir kor gibi
Demokles'in
sallanan, tepemden asagi sarkitilan
uyduruk uc kurusluk demirden kilici gibi
icimdeki o terkedilmis
Araf hali
Bendeniz,
iki camii arasinda binamaz
kalan bir beyzade gibiyim
hem hepsine sahip
hem hicbirine
...
ait...
olamayan
bir Beyzade...
gibi
Sah-u-zade Sabahattin
sen soyle bari
nereden girdi ki bu Araf hali icime
yoksa icimdeki
siir,
ilham ve esenlik tanrisi
Apollo mu guresiyor
okultik,
az bilinir bilimlerin de bilgisi ile gonenmis
ve de Alfa dalgasi da
tasiyan beynimin
zaman zaman
ama hala
mavi isikli avrasi
dunyasini,
yaban dunyayi
hala tam saramamis
bilinmezleri ile dolu
Pantheon'a da meydan okuyan
cekismeli Aesir-Vanir kavgasinda
herkesin iyi ve saglam diye
bildigi Quetzalcoatl
yilan Cortes cikti oysa altindan kaziyinca pulunu
oysa kimbilirdi
Tezcatlipoca yirtici bir kaplan gibi dovustu de
var etti bugun senin bildigin evreni
ki gazidir bu ugurda bir ayagi da eksiktir
topallar arada ama toparlar
simdi tepesinde alici kus gibi ucan iri bir Kartal
ve o Kartal'in basina musallat ettigi yaban domuzu ile de ugrasiyor, cebellesiyor ustelik
ustelik onun da var bir kartali ama agzinda var hala
sakalindan adam sayilan sinsi yilan Cortes
ki mesgul birakiliyor durmadan
peki
sari ise rengi coragin
bu denizsiz
lezzetsiz
tuzsuz ve sussuz topragin
benim auram yesil mi
eder umutsuz ama
"Aman sus!'lu
sabun kopuklu
bu bulasik dunyalari
bilirsin ki sen
severim ben yesili
affedersin ki edepsizlik etmekte isem soylemekle de
donuma kadar da yesildir
icim disim
ehh, onu da bilen bilir
ya da soyle diyelim
yesildi bir zamanlar
ki ne zaman ki afise oldu
bir garabetim daha
yine avama
enterne ettim yesili
yesil; yaprak yaprak,
kimil kimil
canli.
ben,
damarli ellerimle
insafsizca,
damarli ellerinden
sikica tutup yesili
gizil bilimlerin insafina eyledim
yesil...
simdi Pluto'da bir nubulusun
kara bir bulutun
dahasi yagmurun ardinda gizli
oysa degisimin rengi imis ya yesil
pembe ise
her daim
gonlum sende,
her daim neselidir
kirmizi gulunse ali var
oysa agac olmustum ben de bir zamanlar
hep isimsiz
cift numarali
yine bozkirin ortasinda
bir ormana yetimce birakilmis
laf aramizda hala
agac olurum ben
hala,
aslinda bazen
hala isimsiz
ve fakat artik
ustelik de numarasiz
yani artik yalani dolani da hic olmadan
Ne zaman ki
Persephone
bahar gezmesine cikar
nergizler acar yine kendini begendirmeye
artik hic sakinmadan
gecmiste olanlardan hic sikilmadan"
Persophone olabilir mi acaba
burada gordugumuz sevgili bayan
Hem olumun hem yasamin kiyibasinda duran
Deli Filozof
bildiğim birşeyi söylesen de artık bilmesem...tuttum nefesimi bekliyorum...bildiklerimden kurtulmak zorundayım kendimi bırakmadan önce...sen çekildiğimi sanıyorsun dibe ama ben gönüllüyüm bilmiyorsun...o son anın keyfine varıyorum ki ruhumu dışarda bırakmayayım...benimle gelsin diye içime çekiyorum öyle derin, sonrası gerçek bir teslimiyet ki...bu ancak tek başıma yapabilirim...
ReplyDelete