Neymiş, üye sayısının artması ile yorum sayısının artması arasında doğru orantı yokmuş. Dün 19 yorum yapıldı. Bir önceki günün neredeyse yarısı kadar.
Bazı takipçilerimizden mailler aldım. Hergün hergün yazmanın yorucu olduğunu belirtip, en azından ilk günler için haftalık ya da 3 günlük periyodlarla fotoğraf yüklesin diyorlar. Sen ne düşünüyorsun?
Ben hergün yeni görsel yükleme taraftarıyım. İlk günler zor gelecek belki ama sonra eminim ki açılacağız. Zaten sana da roman, hikaye yaz demiyorum ki (yazsan çok güzel olur o ayrı), yalnızca ilk akla geleni yaz. İstersen bir kelime olsun...(Belki ilerleye günlerde böyle bir oyun oynarız, yalnızca bir kelime) Yok uzun uzun yazacam dersen seviniriz tabiki. Hem hediye kazanmakta biraz zor olsun değil mi?
Oyunla ilgili yeni bir fikrin olursa paylaş benimle olur mu? beslenmecantasigorsel@gmail.com
Dediğim gibi pazar günü tatil. Ama size tatil. Ben meraklısı için ilk bir haftada ortaya çıkanlar hakkında bir kaç satır bir şeyler yazacağım...
Hadi hazırsak başlayalım artık. Bugünkü fotoğraf Metin Avdaç'ın Işığımızın Emekçileri adlı serisinden. Bu arada Metin Andaç yönettiği belgesel Kara Altından Altın Mikrofona adlı belgesel festivalde gösteriliyor:
http://www.iksv.org/film/program.asp?Content=Film&SID=9&FID=52&strAra=Altinp?
17 April 2009
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
Hava muhalefeti yuzunden ucuslarin ucer beser iptal oldugu bir gunde ucaga bindim gecende bir gece vakti. Havalandigimiz andan itibaren ardi arkasi kesilmeyen turbulanslar midemi cileden cikarirken ansizin kaynagi belirsiz bir patirti [gum!] duyuldu ve bir isik huzmesi bir saniye icin ucagin icini gunduze cevirdi. Ucak bir uzvunu Apollo 13 gibi fezaya birakti sandim, yuregim agzima geldi. Neyse ki pilotumuz olayin hemen akabinde paniklemis ucak ahalisini sakinlestirmek hasebiyle havada statik elektrik aciga cikmasi fenomeniyle ilgili bir seyler geveledi de, bu kisa ve otoriter bilimsel aciklamayla bir soluk alip huzursuz yolculugumuza kaldigimiz yerden devam ettik. Sonra ben camdan disari baktim, atmosferin evcillestirilmemis elektriklerin basibos dolandiklari bir nevii vahsi doga oldugunu dusundum. Bu elektriklere iclerinden gectikleri bakir kablolarin, demiryollarina dizilmis elektrik direklerinin, ustune hiphopcilarin graffiti yaptiklari trafolarin, ve uzaktan goze hos gozuken (yakindan bas agrisi yapan) yuksek gerilim hatlarinin seklini vermenin islevselden ziyade estetik bir aktivite olduguna karar vermistim ki ozgur ruhlu elektrikleri hukmu altina alan bu aktiviteyi takdir ettigim icin kendimden utandim. Durumu kurtarmak icin entelektuel refleksiyle hemen bir ayrim patlatayim dedim ve zaman zaman kafamiza dusebilen vahsi elektrikle yeryuzumuzde tuketilmek icin uretilen ve benim guzel sekilli buldugum elektrigin farkli olabilecegini kendime iddia ettim. Fakat durum iyice sarpasardi; uretenin uretilen uzerinde hakimiyet kurmasinin mesru olduguna inaniyorsan git hayvan eti de ye o zaman, dedim kendime. Kendim bozuldu. Evcillesmis olsa da arada bir prizden firlayip insani carpan elektrigin devrimden umut kesilmeyecegine delalet oldugunda anlasarak kendimle barismaya yelteniyordum ki turbulansin ayaginda salladigi bir bebek gibi uyuyakalmisim.
ReplyDeleteSevgi emek ister, çocuk buyutmek emek ister, iyi olan herşey emek ister.... Sait Faik öykusu gibi kısa ve çarpıcı oysa hayat: Emek verdim, bitti...
ReplyDeleteSabah sporuna baslamadan once isinma hareketleri yapan elektrik diregi...
ReplyDeleteVe seyir halindeki 'Merakli Turk' adli beseri grup.
Bundan 5-6 ay önce, her sabah kalkıp camı açtığımda 10 metre ötemde duran ve yıllarca agresif olduğum zamanların mesulü kabul edilen yüksek gerilim hattı direği de işte bu fotoğraftaki gibi tarihe karıştı. Ondan ayrıldığım gün aramızda duygusal bir bağ oluştuğunu geç de olsa anlamıştım. O benim küçük Eiffel'imdi. Ben de o anları fotoğraflamanın da bir adım ötesine taşıyıp videoya çektim, benim için tarihi bir gündü.
ReplyDelete1. Digerleri calisirken O gelenlerin onunde egilmis ellerini kavusturmus bir osmanli sadrazamini (eski Turk filmlerindeki) animsatti bana, "hay hay efendim hay haaaay" diye yaglayip ballayip yolladiktan sonra arkalarindan "sonunda bir carpacagim sizi o zaman goreceksiniz beni kucumsemeyi" diyecek
ReplyDelete2. Yeni yapilmis, daha cocuk o yuzden kipir kipir kendini tavsan saniyor hatta saga sola egilip simariklik yapiyor. Adamlar talimatlarini verip goreve basladiginda buyuyecek, gecen elektrik akimlarinin tutsagi olup, hic hareketsiz, ifadesiz dikilmek zorunda olacak ne icin? Belki de kendisi icin hicbirsey ifade etmeyen bir is icin. Cocuklugunu, hareketliligini unutacak, yasama sevincini, anlamini, sadece varligini surdurecek, varliginin anlamini bilmeden...
3. Ya da calismaktan beli bukulmus :((
ayni anda 3sey getiriyorsa aklimiza da oluyor mu?
ben doğayım, sen de benim bir parçamsın, yaptıklarını ve yapmadıklarını, özellikle de benim şimdi ve gelecekte nasıl etkileneceğimi düşünerek, hesaplayarak yap. bu küçük bir uyarı. yaptıklarının sonucunda nasıl bir "karanlığa" mahkum olduğunu sana anlatmak istedim. istersem seni böyle önümde eğilmeye zorlayabilirim. ama böyle bir derdim yok. ben birlikte, birbirimizi anlayarak ve bilerek, gelecekte olacakları da hesaplayarak, iyi, güzel ve doğru bir şekilde yaşamak istiyorum.
ReplyDeleteBu elektrik direğinin bu hale geldiği an çıkan iki sesi; metalin ve fırtınanın sesini çok merak ettim. Hani daha önce yayınlanan yüzü, gözü olmayan fotoğraflar vardı ya, bu da sesi olmayan fotoğraf galiba.
ReplyDeleteOnlari gormekten sikayetciydik bir zamanlar. gozlerimizi dikip futursuzca izledikce biz, usuyup de birbirlerine tutunduklarini farkedemedik.. hayal,
ReplyDeleteSırtımızdan kara kara damlayan ter, ılık bir yaşam kaynağı gibi toprağa düşerken elimizin değdiği her zerresinde hayatın; tanrılara diz çöktürdük birer birer.
ReplyDeleteBen açıkçası ürktüm. Bu fotoğraf Frankestein'ın modern versiyonu adeta. İnsanın yarattığı (teknoloji) artık kontrolden çıkmış bir canavar. İnsan, kendi yarattığının karşısında çaresiz, ne yapacağını bilemez durumda. Kararı canavar veriyor, insanın elinden onu takip etmekten başka bir şey gelmiyor.
ReplyDeleteelektrik direkleri içiçe geçmiş sanki
ReplyDeleteböyle biz böyle çok iyiyiz
Aşık sarmaş dolaş iki sevgili elektrik direği, bizi ayırmayın diyolar sanki...bana kadar geldi sesleri :)
yok öyle sıkıca yapışmışlar birbirlerine bunları ayırmak zor , güç bizde artık dokunmayın bence sarmaş dolaş kollarını birleştirmiş elektirk alan iki sevgili bence bunlar...
ReplyDeletesoğuk, çok soğuk...
ReplyDeleteayrıca şu hani devasa robotların, makinelerin dünyayı ele geçirdiği bilim-kurgular olur ya, insanlar küçücük egemenlik metal cisimlerin.
çocukluğuna dönesi gelmiş bu direğin.. geçirip kafasına tavşan kulaklı bir bere kendisine fırlatılan hayali toplardan sakınmaya çalışırken bir sağa bir sola.. hooppp beli tutuluvermiş de kalkamamış bir daha.. başına toplananlar üç beş kelam ederler şimdi azar mahiyetinde..- e be evladım yaşın kemale erdikten sonra yapılacak şey mi bu senin ki ?? boyundan posundan utan tüüüü .. çocukla da çocuk olunmaz ki canım , cık cık cık...
ReplyDeletebu tekaüt direk bana ilk anda ayağı kırıldığı için vurulan kocaman bir yarış atını hatırlattı. ondan sucuk yapıyorlar, bundan da jilet yapacaklar.
ReplyDeleteatları da vururlar şarkıya şiir olur..
direkler de düşer fotoğrafçıya görsel olur.
bir de "direkler çatırdar yalnızlıktan" diye bir dize vardı...gayet mümkün bence.
Ameliyathaneye alinmis bir hasta ve onu yeniden hayata kazandirmak icin bir elinde neşter, durumu inceleyen cerrah ve ekibi gibi..
ReplyDeleteşu ıssızlığın ortasına bu kocaman biçimsiz kuşu kondurduk, yaptık ve bitti.
ReplyDeletehep gitmek istedin, ama gerekçelerin vardı kalmak için. şimdi artık çok geç, gölgenin düştüğü yerden öteye gidemeyeceksin.
ReplyDeletekocaman bir örümcek
ReplyDeleteher an seni ham yapabilecek
Gregor Samsa.
ReplyDeleteDemirden bir dinazor sanki, kocaman... ama sanki vurulmuş ve etrafındaki adamlar kazadan sonra yaralının başına toplanan meraklı kalabalık gibi izliyorlar hasta dinazoru. Fotoğraftaki mavilik beni bile üşüttü, tahmin bile edemiyorum ne kadar çok üşüyor zavallı dinazor..
ReplyDelete- değerli arkadaşlar, karşınızda erke dönergeci!
ReplyDelete- hmm... nasıl çalışıyor ki bu?
Afrika da çekilmiş, özellikle günbatımı fotoğraflarında daha da kendini gösteren ince uzun bedenleri ile süzülen romantik ağaçları hep merak ederdim..Yıllar sonra öğrendim ki onlar zürefa ve fiilerin boylarının yettiği yere kadar yapraklarını dallarını yedikleri yakından tanıdığımız akasya ağaçları imiş..bir gün gelir ki; bütün yaprakları ve dalları biter geri ye gövde kalırsa..bu fotoğrafda bana tükenmiş bir Afrika da tükenmiş bir doğa tükenmiş kemikleri derisine yapışmış bir zürafa..görebiliriz heryer..
ReplyDeletedunya kimin kimin onunde egildigi belli olmayan bir mecraya dondu...
ReplyDeletesonunda hepimiz doganin ofkesi karsisinda bir daha kalkmamak uzere egilmek zorunda kalacak gibiyiz...
Binbir direkli bir temasa
ReplyDeletebir hayvan gibi duruyordu
kendisini seyre dalanlarin onunde
Sessiz
oysa ici kipir kipir
durmaz durmaz bir yurekti
Celikten de olsa sinirleri
ne karakusi hukum
ne tasinmaz yukum
demeden hatta gik demeye
agzini bile acmadan
hele kipirdatmadan bile
belli belirsiz dudaklarini
bekledi yillar surecek olan
nobetini
ki
Bilse gucunu
daglar devirecek
seller evirecek
Buyuklugunu
.......
Mamafih
onun da gorevi buydu
Sessizce
Beklemek
kimselerin
beklemedigi
beklemeyi dilemedigi
topraklarda
Gozculuk etmek
Yine de
Ben merak ederim
beklerken
sessiz
kiyisinda
askeriyenin bir
eri gibi
Sanrilar gelir mi gozune
Delirir mi acaba
bizim gibi
bakmaktan
ucsuz bucaksiz maviliklere
Karsiki diregi adam sanir mi
Usturlu bir kufur savururur mu
Kendisine inceden
Delirmekten korkup
Yoksa isinde sessiz sakin
Bir Hamusan bekcisi gibi
Bilge ve derin
ve inatla hala sessiz
bozmamak icin huzuru
Peki vizildayip duran ne
basinda
ari mi
...