26 December 2011

"İşte Benim Zeki Müren"



Bu haftaki fotoğrafımızı Beslenme Çantası Takipçilerinden Elif Durhan gönderdi. Kendisine teşekkür ediyor, "alkışlarla yaşamasını" diliyoruz.

Arayı açma yaz olur mu ?

8 comments:

  1. Bi kere O'nun bende yarattığı en güçlü duygu hüzün.. o nedenle fotoğrafı zaten içimde barınan duygularla yorumlayabilirim. Sanatın da sanatçının da tüketim ekonomisinden payına düşeni (!) almasının en hazin halidir işte gördüğümüz..
    bir imgedir o,onu tüketenin "ar"sız bakışlarında aşağılandıkça,horlandıkça sahne ışığı parlayan!
    Sesiyle şarkılarıyla değil bizi eğlendirdiği kadar var olan ! Horladığımız, aşağıladığımız kadar renklidir bıraktığı iz.
    Ve sahnede devasa topukluları, rengarek payetli kıyafetleri ve makyajıyla izlediğimiz o değildir aslında. İçimizdeki vahşidir, içimizdeki insanı hiçe sayan buldozer gibi yıkıp yok edendir..

    ReplyDelete
  2. Hayatim boyunca herkesin bir yetenegi, bir varolma sebebi olduguna inandigim ve tamamen deli sacmasi oldugunu dusundugun anlar arasinda gidip geliyorum. Her an ve her dakika.

    Tarihe gecen insanlara bakip gercekten de acaba sartlar farkli olsa tarihe gecemezler yada her ne olursa olsun engel tanimaz bir sekilde basarirlar miydi? Onlar sadece dogru zamanda dogru yerde miydiler?

    Emin oldugum tek bir sey var. Insanlar neyi basarir ya da ne olurlarsa olsunlar hala iclerinde, derinlerde bir yerlerde, hala tatmin edilemez bir ego'lari oldugu.

    Zeki Muren'i sadece turk sanat muzigine damgasini vurmus bir yorumcu diye tanimlamak ne kadar sığ ve eğreti kaliyor. Dogustan sahip oldugu yetenege karşilik onun içindeki ihtisam ve şaşa tutkusunu eklemezsek o artik Zeki Muren artik tuhaf, mekanik bir seye donusuyor. Insanlarin bilincaltindaki açliklari ya da takintilari olmasa yetenekli ama silik robotlardan daha ötede bir sey ifade etmezlerdi

    Ulasilamaza olan tutku olmasa masallar masal olmaz, Pinokyo tutkuyla istemese insan olmaz, Hitler tarihteki kara tahtina sahip olmaz, Ferhat daglari delmez, hayat cekilmez olmaz miydi ?

    ReplyDelete
  3. küçük bir çocukken "iki gözüm iki çeşme" şarkısıyla babamın bana tanıttığı ve varlığını sesiyle,ismiyle,cismiyle hissettiğim muhteşem insan,,en çok ta el üstünde tutulmayı hakeden insan'dı belkide..
    insanları tercihleri ile değil bizlere kattıkları ile değerlendirdiğimiz sürece onlar hep el üstünde taşınan karakterler olarak hayatlarımızda varolacak ve bunu da hissedeceklerdir...

    Saygı ve sevgiyle ...

    ReplyDelete
  4. bugünün çağdaşlığından, mazinin insanlılığına özlem duydum... hem de çok... iyi ki girmiş, bu çok renkli, siyah beyaz fotoğraf beslenme çantamıza...

    ReplyDelete
  5. Bir sanatçının el üstünde taşındığı bu fotoğraf gerçekten de nostaljik geldi ,vahşileşip bencilleştiğimizi hissettirdi. O çağlarını bugünlerde yaşasaydı, herşey aynı olur muydu diye düşünürken, gözüm onu taşıyanlar arasındaki köle süsü! verilmiş, koyu tenli adama ve yüzündeki ifadeye takıldı. Hikayesini merak ettim , adını , nereden gelip nereye gittiğini... Kısacası konu içindeki konu, benim için ana konu oldu...

    ReplyDelete
  6. Söylemenin en etkili yolu,
    zıttı ile anlatmak, ironi yapmaktır.
    Her şeyin bir zıttı vardır.
    Ve hatta 'Her şey, kendi zıttı ile var'dır.
    Kötü olmasaydı iyide, yahut çirkin güzelde,
    ya da sevgiye değmemiş bir nefret geçseydi içimizden..
    Nasıl da kendi anlamını yok etmeye başlardı, belki de herşey..
    Anlaşılan o ki, bu hali ile tamam o zaman.
    Her şey zıttı ile, yerli yerinde ve tas tamam..

    Neden mi tüm bu söylediklerim;
    Yeryüzünde bahsedilmeye doyulmayan,
    yinede içimizde anlam bulmakta zorlanan
    ve asla zıttı olmayan, iki eksik kavram var hep kafalarımızda. Biri Aşk, diğeri Yalnızlık..
    Bu fotoğrafa baktığımda gördüğüm oydu da ondan...

    ReplyDelete
  7. Bu fotoğraf konuşma balonlu olanlardan .. Halkımız sanatçısına kavuşmuş . Önceden hoşgeldinlerini yazmış; görsün , belki duyamaz diye .. Sanatçı da boş durmamış elinde önceden hazırladığı selam yazısı var . Oturmuş hazırlamışlar.. Fotoğrafa bakarken o an dışında önceki zamanın görüntüleri de canlanıyor. Evinde ya da kahvede döviz yazıp hazırlanış, bir üşenmeyiş, saygı.. Çocukça bir masumluk .. Bu günlerin kaba ve direkt ( dobra ) ifadeleri yok , herşeyi alaya alan espri koymaya çalışan soğukluk ( cool'luk )yok .

    Bir yandan tüm bu samimiyet görüntüsünün altında binyılların en meraklı konusu gizli .. Farklı olanın çekiciliği .. Siyahi kölelerin taşıdığı tahtırevan.. Başka dünyanın giysileriyle pek çok dünyayı kavuşturan Zeki Müren ..

    ReplyDelete
  8. Keşke hepimiz bu kadar şık olsaydık! O zaman nefret edemeyecek kadar iyi hissederdik kendimizi. Ve nefret de yalnızlıktan sıkılır, giderdi. Renkli giysilerimizi giyer, saçımızı düzeltirdik. Farketmezdik bile gittiğini.

    ReplyDelete